Okula gönderilmemek, istediğiyle evlenememek, daha küçücükken babası yaşında adamlara satılmak suretiyle zorla evlendirilmek, mal gibi kullanılmak, üzerine kuma getirilmesini kader bilip sessiz kalmak, töre ve Namus cinayetlerine kurban gitmektir Türkiye’de kadın olmak.
Toplum ve aile baskısı yüzünden omuzlarına dökerek gezemediği saçlarının yerine “Saçı uzun aklı kısa” sözünü bir ömür boyu omuzlarında bir yük gibi taşımayı becerebilmektir Türkiye’de kadın olmak.
Hayatının her döneminde kendi hatası olmasa bile sürekli hor görülmek, aşağılanmak, küçümsenmek, ayıplanmak, suçlanmaktır Türkiye’de kadın olmak.
Boşanmışsa her türlü taciz ve sarkıntılığa maruz kalacağı korkusuyla bunu en yakın çevresine bile duyurmaktan kaçınmayı bilmek, hatta alyansıyla yaşamına devam etmek zorunda kalabilmektir Türkiye’de kadın olmak.
Kapıya bir siparişi geldiğinde evde biri varmış gibi davranıp kapıdan içeriye olmayan bir eşe ya da babaya yalandan seslenebilmektir Türkiye’de kadın olmak.
Evlenmemişse “Kalık” evde kalmış, çocuğu yoksa kısır, Şort, mini etek, dekolte giyiniyorsa hafifmeşrep, çok gülüyorsa oynak, çok geziyorsa sürtük, bir erkekle ilişkisi varsa o….. kadın diye etiketlenmeyi kabullenmektir Türkiye’de kadın olmak.
Hayatı boyunca toplumun önyargılarıyla, ayıp kalıplarıyla, geri kafalılıklarıyla savaşmak, yada istemeye istemeye bunlara mecburen boyun eğmektir Türkiye’de kadın olmak.
Boynunda bir namus yaftasıyla ömür boyu iki bacağı arasına hapsedilmiş ve tüm dünyası oradan ibaret bir şekilde yaşamak zorunda bırakılmaktır Türkiye’de kadın olmak.
Fikrini inandığı doğrultuda savunamamak, düşündüğünü dile getirememek, gereği gibi konuşamamak, gülerek tepki vermesi gereken yerde gülememek, içinden geldiği gibi davranamamak, hakkını arayamamaktır Türkiye’de kadın olmak.
“Ben bilmem beyim bilir.” zihniyetiyle kişiliğinin yok kabul edilmesine razı gelmek, aldatıldığında, şiddete göz yumduğunda, erkeğimdir yapar helaldir dediğinde ,Sustuğunda, gözlerini yerden kaldırmadığında, başı eğik olduğunda, “Terbiyeli” “Hanımefendi” sıfatlarıyla ödüllendirilirken, bunlara itiraz edince “Atlı” “Cazgır” “eli maşalı ahlaksız” “Feminist” diye adlandırılarak ahlaksız olmaktır Türkiye’de kadın olmak.
Bedeninden, cinselliğinden, kadınlığından utandırılarak eğitilmek, her zaman bir cinsel obje olarak görülmesine ses çıkarmamaktır Türkiye’de kadın olmak.
Oğlan çocuklarının erkekliğe ilk adım atışlarının sünnet düğünleriyle kutlanmasının doğal bir zorunluluk görüldüğü toplumda, Genç kızlığa adım attığında sürekli bundan bahsetmenin yakışıksızlığı kulağına fısıldandığından dolayı bırakın topluma, babaya, abiye, annesine bile söylemekte zorluk çekmektir Türkiye’de kadın olmak.
Ana babaların oğullarının çapkınlıklarından böbürlenerek bahsetmesine alışık olmak, ama kız çocuğunun bir erkekle çay içmesinin bile namusu beş paralık ettiği gerekçesiyle cinayetlere varacak şekilde cezalandırılacağını kabullenmektir Türkiye’de kadın olmak.
Ağabeyi mahallenin bütün kızlarıyla gezip tozarken, ailesinin yanındayken ulu orta bir yerde erkek bir sınıf arkadaşına selam verememektir Türkiye’de kadın olmak.
Kocası, mini etekli, şortlu, taytlı, mayolu, bikinili kadınlara salyalarını akıtarak bakarken, kendisinin bırakın bikiniyi, mayoyu, dekolteyi, kısa kollu elbise dahi giymesine karşı gelinmesine alışmak, haşemanın hışırtısı içinde uzaylı gibi denize girmek zorunda bırakılmaktır Türkiye’de kadın olmak.
Kız kardeşlerine bırakın tacizi, laf atmayı, sarkıntılığı yan gözle bakılmasına bile tahammül edemeyen, kavga çıkaran cinayet işleyen; bıçkın, dinine, mukaddesatına ve toplum değerlerine ölümüne bağlı mahalle delikanlılarının , bir tenhada kıstırdığı kadına uluorta laf atmalarını, sarkıntılık ve her türlü tacizlerinin doğal olduğunu kabullenebilmektir Türkiye’de kadın olmak.
Emeğiyle başardığı bir iş için, “Kim bilir kimlerle düşüp kalktı.” da bu işi yapabildi iftirası atılmasına hazır olmaktır Türkiye’de kadın olmak.
Dayak yediğinde “hak etti”, taciz edildiğinde “arandı”, tecavüze uğradığında “Kuyruk salladı” diye suçlanacağını, ses çıkarıp bunları deşifre ettiğinde her durumda toplumda kendisinin haksız olarak kabul edileceğini bilmek, bu yüzden de bütün olanları beyninin derinliklerine atıp travmalarla ruh sağlığı yerinde olmayan bir şekilde bir ömür boyu yaşayabilmeyi becerebilmektir Türkiye’de kadın olmak.
Tecavüzcülerin mahkemede ceza indirimi alabilmek adına tecavüz ettiği kişinin hayat kadını olduğunu yalancı şahitlerle belgelemeye çalışmasına alışkın olmak, Tecavüzün Nikahlı eşe ya da hayat kadınına yapıldığında mubah olduğunun toplumda ve kanun karşısında kabul gördüğünü kabullenebilmektir Türkiye’de kadın olmak.
Her türlü aile içi şiddete maruz kalmayı, bu durumda bile “ kol kırılır yen içinde kalır” zihniyetiyle adli mercilere başvuramamayı, polise gidince ciddiye alınmamayı, ya da tamamen suçlu olan ve kesinlikle tutuklanacak olan eş hapisteyken eve kim bakar aç kalırsınız telkinleriyle davayı geri çekmeyi kabullenebilmek, devlet tarafından kadın sığınma evlerinde bile korunamayacağını, orada bile kadın cinayetlerine bir sayı olarak eklenebileceğini kanıksamaktır Türkiye’de kadın olmak.
Zor iştir lafın kısası Türkiye’de kadın olmak,
Yeri geldiğinde Halide Edip, Sabiha Gökçen, Kara Fatma, Satı Kadın, Nene hatun, Türkan Saylan gibi kahramanlığı ve başı dikliği ile milletçe öğünülen , Yeri geldiğinde daha bir küçük melek iken ağzı salyalı uçkur düşkünlerince kanatları kırılan Özgecan ARSLAN gibi, Münevver KARABULUT gibi sembol mağdurelere timsah gözyaşları döktüğümüz, yetkililerin gerekli yasak düzenlemeler yapılacak bu olayların önüne geçecek nutukları atmalarına sebep olan ama istatistikler göre eşleri, sevgilileri veya aileleri tarafından son 1 ayda 32, son bir yılda ise 328 olmak üzere neredeyse her gün bir kadının kadın cinayetlerine kurban verildiği bir ülkede KADIN OLMAK ZOR İŞTİR ANLAYACAĞINIZ.
8 MART KADINLAR GÜNÜ MÜNASEBETİYLE HAZIRLANMIŞ HARİKA BİR FİLMİ TAKDİRLERİNİZE SUNARIM.
DİĞER YAZILAR